Erdal İnönü’nün ölümünün 5. yılında eşine ‘Yalıyı boşalt’ baskısı

JAN29


Erdal İnönü’nün ölümünün 5. yılında eşine ‘Yalıyı boşalt’ baskısı

Müze olacaktı icra geldi

Erdal İnönü’nün “Benden sonra müze olsun” dediği yalısına icra geldi. Tasfiye Kurulu, kefil olduğu kredi borcu yüzünden Sevinç İnönü’nün malvarlığına el koydu. Yalının da tahliyesini istedi. İnönü’nün ardından, çalıştığı enstitüdeki odası boşaltıldı, kurduğu TÜBA lağvedildi. Arşivi koliler içinde depoya kaldırıldı

Sevinç İnönü’yü ziyarete gittim geçenlerde... Erdal İnönü’yle yapılmış son söyleşi olan “AnkaKuşu” kitabının Can Yayınları’ndan çıkan yeni baskısını götürdüm.
Sevindi, ama mutsuz görünüyordu.
Anadoluhisarı’ndaki emektar yalının bahçesinde oturduk.
Yalı hayli bakımsızdı. Dış cephesinin boyaları dökülmüş, iskelesinin taşları kırılmıştı.
Yalının hikayesini, daha önce aynı bahçede Erdal Bey’den dinlemiştim. İsmet Paşa, öğrenciliği boyunca çocukları için para biriktirmiş. Erdal Bey, o paralarla Ankara’da bir ev almış. Sonra o evi ve İstanbul’daki iki kooperatif dairesini satıp bu yalıyı almış.
Ancak 20 yılda oturulur hale getirebilmişler.
“Mal mülk sevmediğim ve eşimden önce öleceğimi bildiğim için yalıyı tapuda eşimin üzerine yaptırdım” demişti.
Çocukları olmadığı için bu yalının kendilerinden sonra bir araştırma merkezi ve müze olmasını arzu etmişlerdi. Bu amaçla da bir vakıf kurup yalıyı vakfa devretmişlerdi.
O sohbette öğrendim ki, yalıya icra gelmiş. Ve Tasfiye Kurulu, Sevinç İnönü’ye yalıdan çıkmasını söylemiş.
“Çok huzursuzum” dedi Sevinç Hanım:
“Bu karar başımın üstünde Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor. Kimse de yardım etmiyor.”

Yalıya el kondu
Konuyu özetleyeyim:
Sevinç İnönü’nün armatör olan küçük kardeşinin şirketine Erdal-Sevinç İnönü de küçük hisseyle ortak olmuşlardı. Yıllar önce bu şirket, gemi alımı için kredi çekmişti. Bu alımda da Sevinç İnönü (kendi deyimiyle “maalesef”) kefil olmuştu. Kredi geri ödenemeyince Sevinç Hanım’a ait gayrimenkule el kondu. Tarihi yalı da el konulan gayrimenkul arasına girdi.
Oysa İnönüler, kredi alınmadan önce yalıyı Vakfa devretmişlerdi. Banka bu devri “muvazaalı” saydı. Hatta Erdal Bey, son yıllarında parti kurmaya kalkıştığında karşısına bu dosya çıkarılmıştı. Sonrasını Sevinç İnönü anlattı:

Erdal aklında bununla vefat etti
“Erdal da çok üzülüyordu buna... Aklında bu konu olduğu halde vefat etti. Çok huzursuzdu. Bana bir şey söylemedi, ama biliyorum öyle olduğunu...  “Erdal’ın vefatından sonra bankanın açtığı ‘muvazaa’ davasını kaybettik. 13 yıl içinde Beykoz’daki yerel mahkeme kararı üç kez bozdu, ama her seferinde Yargıtay aleyhimize karar verdi. Son olarak da icraya verdiler. Yalının icrada satış tarihi bile ilan edildi. Çok komik bir bedel koydular. Yine itiraz ettik. Şimdi son karar bekleniyor.”
Sevinç İnönü, hem bu dava yüzünden hem de maddi yetersizlikten yalıya dokunamıyormuş. Şimdi bir grup avukatla hukuk mücadelesi veriyor.

Çıkarılacak mı?
Kaybederse, yalıdan çıkarılacak mı?
“Hayır” diyor:
“Çıkmaya niyetli değilim. İntifa hakkım var. Burası satılsa bile ben burada oturacağım. ’İntifa hakkını da kaldırırız’ diye de tehdit ettiler. Kanunen buna yetkileri yok, ama biliyorsunuz bankaların gözü kara... ‘Biz alacağımızı alalım da sonrası tufan’ diyorlar. Bir uzlaşma arıyoruz, ama sonuç çıkmıyor. Bankanın tehdidi sürüyor.”

Bir kurtarıcı çıkar mı?
Kişisel bir dava gibi görünüyor, ama orası Türkiye’nin tarihsel, bilimsel, siyasal tarihine damga vurmuş Erdal İnönü’nün, “Benden sonra müze olsun” dediği mekan...
Şimdi bir uzlaşma sağlanamaması, eşinin bu mücadelede yalnız bırakılması, destek verebilecek olanların telefonlara çıkmaması gerçekten üzücü...
Bir üniversite ya da bilime, kültüre duyarlı bir işadamı, yalıyı sahiplenip orayı İnönü’nün vasiyetine uygun şekilde değerlendiremez mi? Bu miras, müzeye çevrilemez mi?
Sevinç İnönü, hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
Fotoğraf: Ozan Güzelce

Unutturma kampanyası
Vefatından sonraki 5 yıla bakıldığında, “yalı davası”nın tek örnek olmadığını, Erdal İnönü adının pek çok alanda ihmal edildiğini, adeta unutturulmak istendiğini görüyoruz.
Kurucusu olduğu özerk Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), geçen yıl bir kararname ile Hükümet kontrolüne alındı. Akademisyenler, bu müdahaleye isyan edip ayrıldı. Sevinç Hanım’ın tabiriyle “Erdal İnönü’nün bilimsel mirası” da elden gitti. Erdal Bey’in son çalışması, Cumhuriyet döneminde 6 temel bilimde yapılan araştırmaları tanıtan 6 ciltlik bibliyografyaydı. 2 cildi yayımlandı, 4 cilt, bir türlü güncellenip basılamadı.
En son çalışmalarını yaptığı Feza Gürsey Enstitüsü, Gebze’de ilgisiz bir enstitüye bağlanarak kapatıldı. Oradaki ekip dağıldı. Sevinç İnönü, eşinin odasını gidip bizzat topladı, kitaplarını, notlarını, plaketlerini kolilere doldurup eve taşıdı.
Bunlarla birlikte Erdal Bey’in arşivini, Sabancı Üniversitesi’ne bağışladı. Üniversite, bunlar içinden bazı kitapları kütüphanesine kattı. Gerisini olduğu gibi Sevinç İnönü’ye iade etti. O arşivi gördüm:
Erdal Bey’in kitapları, mektupları, notları, defterleri, kutular içinde tasnif bekliyordu. Özellikle temel bilimlerden bir akademisyenin yapabileceği bir çalışmaydı. Sevinç Hanım, evdeki deponun su basma tehlikesi ve yer sıkıntısı nedeniyle bu arşivi kolilere koyup Maltepe’de kiraladığı bir depoya kaldırdı. Arşiv şimdi orada, vakit ayırıp ilgilenecek bir gönüllü bekliyor.
Ya rektörlüğünü yaptığı Ortadoğu Teknik Üniversitesi?
Yıllarını verdiği Boğaziçi Üniversitesi?
“Beni en çok onlar hayal kırıklığına uğrattı” diyor Sevinç İnönü; “Bu iki üniversitede de Erdal’ın çok emeği var. Özellikle ODTÜ’nün kuruluşunda, temel bilimlerin altın çağını yaşamasında, Erdal’la arkadaşlarının büyük katkısı oldu.
İlk yıl bir anma yaptılar, ondan sonra ilgilenmediler, vefasız davrandılar maalesef. Ama bu, o kurumlara özgü değil. Maalesef Türkiye genelinde bir hafıza kaybı ve vefasızlık var.”
“Bu manzara karşısında kırgın mısınız” diye sordum:
“Kimseye kırgın değilim” dedi Sevinç Hanım: “Erdal’la çok yakın çalıştıkları halde ölümünden sonra hiç aramayan, onu unutmuş görünen arkadaşları var, ama çok yakından ilgilenenler de var. Hepsine benden selam olsun.”
Sevinç İnönü: Onu özlemediğim an yok
Erdal İnönü, dün mezarı başında sade bir törenle anıldı. Cumartesi günü de saat 14.30’da Gayrettepe Dedeman Oteli’nde, TÜSES’in düzenlediği, “Güneydoğu Raporu”nun tartışılacağı bir panelde anılacak. Panele Fikri Sağlar ve Sırrı Sakık katılacak.
Kültür Üniversitesi, 5 yıldır şubat ayında “Erdal İnönü günü” başlığıyla konferanslar düzenliyor. Sevinç İnönü’ye, “Peki siz onu en çok hangi durumlarda anıyor, ‘Ah şimdi yanımsa olsaydı’ diyorsunuz” diye sordum; şöyle cevapladı:
“Onu aramadığım, özlem duymadığım zaman yok. Yalnız kaldığımda, eş dostla bir aradayken, güzel bir şey gördüğümde, bir konsere gittiğimde, her daim yokluğunu etrafımda hissediyorum ve onu özlüyorum.”
 31 Ekim 2007 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde tedavi gördüğü hastanede 81 yaşında hayatını kaybeden merhum Erdal İnönü için Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anma töreni düzenlendi. Törene sadece 15 kişinin katılması ise dikkat çekti.
CHP daha etkin muhalefet yapmalı”
Peki Sevinç İnönü, eski bir genel başkanın eşi ve politikaya ilgili bir yurttaş olarak CHP’yi nasıl görüyor? İşte cevabı:
“CHP’yi, İnönü ailesinin bir ferdi ve bir seçmen olarak izliyorum. Yaptıkları muhalefeti yeterinceetkin bulmuyorum. Partinin daha etkili olması lazım.  “Kemal Bey gayretli, iyi niyetli, fakat yeterince destek mi göremiyor, tam anlamış değilim.” “Bir de parti içinde çok farklı seslerin çıkması, ortak bir ses çıkarılmaması bizi rahatsız ediyor. Erdal döneminde de vardı bu...
Sosyal demokrat partiler diğer sağ partiler gibi tek sesli değildir, demokratiktir, ama bunun da bir ölçüsü olmak gerekir.  Bazı konularda tek ses çıkmalı.”

0 yorum: