İmralı’nın mesajı da bu sonda etkili oldu
Başbakan Erdoğan, açlık grevlerinin bitmesinde Abdullah Öcalan’ın mesajının etkili olduğunu söyleyerek Öcalan’a söz verildiği iddiasını da yanıtladı: “Çok açık söyleyeyim, öyle bir şey yok” |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır’dan İstanbul’a dönerken uçakta gündemdeki konulara ilişkin sorularımızı yanıtladı. Erdoğan, kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla açlık grevlerinin bitirilmesi mesajı gönderen Abdullah Öcalan’a herhangi bir söz verilmediğini belirtti. Başbakan Erdoğan’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
Abdullah Öcalan, kardeşi Mehmet Öcalan’la görüştü ve açlık grevlerinin bitirilmesini istedi. Açlık grevleri sona erdi. Bu gelişme nasıl sağlandı? Ne oldu da bu mesaj geldi?
İşin doğrusu şu: Baştan beri bizim ortaya koyduğumuz bazı tespitler vardı. Ama bu tespitlerin yanında arkadaşlarla yaptığımız değerlendirmeler de söz konusuydu. Biliyorsunuz İmralı, ailesinibile kabul etmiyordu. Ama bu defa ailesini kabul etti. Dolayısıyla Mehmet Öcalan adaya gitti. Açlık grevlerinin bitmesinde İmralı’nın mesajı da etkili oldu.
Mehmet Öcalan daha önce gitseydi yine aynı mesaj gelir miydi?
Daha öncesinde gitmesine biz karşı çıkmadık ki! Biz bunu daha önce de söyledik. Avukatların gitmesine sıcak bakmıyorduk ama ailesi her an gidebilir diye açıklamalar yaptık. ‘Hukuki olarak, yasal olarak ailesi her an gidebilir’ dedik. Ben, bunu bizzat kamuoyuna söyledim.
‘İNKÂR POLİTİKASI BİTTİ’
Öcalan’ın, açlık grevlerinin bitirilmesi yönünde mesaj vermesi için kendisine bir söz verildi mi, bir taahhütte bulunuldu mu? Bir müzakere, pazarlık söz konusu oldu mu?
Bizim bu konuda hiçbir sözümüz, vesaire yok. Çok açık söyleyeyim, öyle bir şey yok. BizimGüneydoğu programımızda, partimizin kuruluş programında var. Orada adını ister Güneydoğu problemi koyun, ister başka problem, deyin o problemin çözümüne ilişkin programımız var. 2005’e kadar böyle devam ettik. Ondan sonra olaya farklı bakıyoruz. Çünkü alınmış olan mesafeler var. Yapılmış olan işler var. Şimdi olaya farklı bakıyoruz. Eskiden resmi ideolojinin bu bölgeye yönelik bir inkar politikası vardı, bir ret politikası vardı, bir asimilasyon politikası vardı. Artık bu politikalar bitti. Gelip kaldırdık. Güneydoğu’daki vatandaşlarımıza veya Kürt etnik gruplarına “benim Kürt kardeşim” diyebilen bir iktidar var, bir Başbakan var. Güneydoğu’da olayın sosyo-ekonomik, psikolojik, diplomatik alanda o bölgeye yatırımları gerçekleştiren bir AkParti iktidarı var. Tamamıyla bölgeyi kucaklayan, bölge insanını kucaklayan bir iktidarız. Bundan dolayı da oradaki halkın Ak Parti’ye güveni var.
‘PROVOKASYON ÇÖKTÜ’
Tabii terörle mücadelede de projemizi ortaya koyduk: Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz. Sanatçılarla, aydınlarla istişareler yaptık. Sporcularla yaptık. Aklınıza ne gelirse. Kongre öncesinde 63 maddelik bir program açıkladık. Sıkıntılar nedir? Yargıda, anadilde savunmada vesaire, bunların cevabı zaten programımızda yerini aldı ve buna yönelik de kısa bir süre önce Meclis’e tasarıyı gönderdik. Temennim odur ki, kısa zaman içinde onu da geçireceğiz. Bunun yanında Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması artık normal okullara da girdi. Üniversitelerde bölümler açıldı. Tüm bu adımlarla bir defa birilerinin provoke etmek istediği veyahut da dezenformasyon olarak yürüttüğü çalışmalar çökmüş oldu. Kimsenin aklından bile geçiremeyeceği şeyleri biz yaptık. TRT’nin kanal tahsisinden tutun, cezaevlerinde annenin evladıyla, kardeşin kardeşle Kürtçe konuşmasına varıncaya kadar. Geldiğimizde bölgedeolağanüstü hal vardı. Geldik, bir ay içinde olağanüstü hali kaldırdık. Çevik Kuvvet meselesini hatırlarsınız. Bunların hepsi bizimle beraber bu ülkeden derdest edildi.
Bu alanda adımlar atıldığı dönemlerde PKK, “biz olmasaydık, bu adımlar atılmazdı, bizim sayemizde oldu” söylemini öne çıkarıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yaptıkları ucuz politika! “Güneydoğu’daki, doğudaki bütün yatırımları biz söke söke aldık” diyorlar! Neyi söke söke aldın? Biz, Yüksekova’ya havaalanı yapmak istiyoruz; sen oradaki müteahhidin iş makinelerini yakıyorsun! Şırnak’a yapıyoruz. Sen iş makinelerini yakıyorsun! Barajyapıyoruz; sen istemezük diyorsun! Baraj istenmez mi? Bu ülkede yıllar yılı o ırmaklardan derelerden akan sular boşa gidiyordu. Onun için de, ‘dere akar Türk bakar’ derlerdi. Şimdi baraj denildiğinde elektrikten içme suyuna sulama suyuna kadar değerlendiren bir anlayış var. Ben, ‘su akar Türk yapar’ demiştim onun için. Bu süreç başlamıştır. Şu anda baraj yapmaya bile karşı çıkıyorlar. ‘Baraj gövdelerini bombalarız’ diyorlar.
‘MİT GÖRÜŞEBİLİR’
Açlık grevlerinin bitmesinde İmralı’nın mesajının da etkili olduğunu söylediniz. Silvan’dan sonra İmralı muhatap alınmamıştı. Şimdi bu gelişmelerle yeniden İmralı ile görüşmeler mi başladı?
Öncelikle kendisinin bir görüşme arzusu vardı. Görüşme talebinde bulunuyordu. Burada tabii elimizdeki enstrümanları zaman zaman kullanma yetkisini de biz bırakmayız. Silvan meselesini söylediğimde maksadım İmralı değildi. Dışarıdaki terör örgütüydü. Mücadele-müzakere demiştim. Burada da yine aynı şekilde İmralı’yla devlet olarak çeşitli görüşmeler olabilir. Tabii burada enstrüman olarak genellikle kullanılan neresidir? Milli İstihbarat Teşkilatı’dır. Onun elemanlarıdır. Onlar görüşme yapabilir. Bunda herhangi bir sakınca görmüyoruz. Çünkü aslolan sorunu çözmektir.
Abdullah Öcalan, kardeşi Mehmet Öcalan’la görüştü ve açlık grevlerinin bitirilmesini istedi. Açlık grevleri sona erdi. Bu gelişme nasıl sağlandı? Ne oldu da bu mesaj geldi?
İşin doğrusu şu: Baştan beri bizim ortaya koyduğumuz bazı tespitler vardı. Ama bu tespitlerin yanında arkadaşlarla yaptığımız değerlendirmeler de söz konusuydu. Biliyorsunuz İmralı, ailesinibile kabul etmiyordu. Ama bu defa ailesini kabul etti. Dolayısıyla Mehmet Öcalan adaya gitti. Açlık grevlerinin bitmesinde İmralı’nın mesajı da etkili oldu.
Mehmet Öcalan daha önce gitseydi yine aynı mesaj gelir miydi?
Daha öncesinde gitmesine biz karşı çıkmadık ki! Biz bunu daha önce de söyledik. Avukatların gitmesine sıcak bakmıyorduk ama ailesi her an gidebilir diye açıklamalar yaptık. ‘Hukuki olarak, yasal olarak ailesi her an gidebilir’ dedik. Ben, bunu bizzat kamuoyuna söyledim.
‘İNKÂR POLİTİKASI BİTTİ’
Öcalan’ın, açlık grevlerinin bitirilmesi yönünde mesaj vermesi için kendisine bir söz verildi mi, bir taahhütte bulunuldu mu? Bir müzakere, pazarlık söz konusu oldu mu?
Bizim bu konuda hiçbir sözümüz, vesaire yok. Çok açık söyleyeyim, öyle bir şey yok. BizimGüneydoğu programımızda, partimizin kuruluş programında var. Orada adını ister Güneydoğu problemi koyun, ister başka problem, deyin o problemin çözümüne ilişkin programımız var. 2005’e kadar böyle devam ettik. Ondan sonra olaya farklı bakıyoruz. Çünkü alınmış olan mesafeler var. Yapılmış olan işler var. Şimdi olaya farklı bakıyoruz. Eskiden resmi ideolojinin bu bölgeye yönelik bir inkar politikası vardı, bir ret politikası vardı, bir asimilasyon politikası vardı. Artık bu politikalar bitti. Gelip kaldırdık. Güneydoğu’daki vatandaşlarımıza veya Kürt etnik gruplarına “benim Kürt kardeşim” diyebilen bir iktidar var, bir Başbakan var. Güneydoğu’da olayın sosyo-ekonomik, psikolojik, diplomatik alanda o bölgeye yatırımları gerçekleştiren bir AkParti iktidarı var. Tamamıyla bölgeyi kucaklayan, bölge insanını kucaklayan bir iktidarız. Bundan dolayı da oradaki halkın Ak Parti’ye güveni var.
‘PROVOKASYON ÇÖKTÜ’
Tabii terörle mücadelede de projemizi ortaya koyduk: Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz. Sanatçılarla, aydınlarla istişareler yaptık. Sporcularla yaptık. Aklınıza ne gelirse. Kongre öncesinde 63 maddelik bir program açıkladık. Sıkıntılar nedir? Yargıda, anadilde savunmada vesaire, bunların cevabı zaten programımızda yerini aldı ve buna yönelik de kısa bir süre önce Meclis’e tasarıyı gönderdik. Temennim odur ki, kısa zaman içinde onu da geçireceğiz. Bunun yanında Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması artık normal okullara da girdi. Üniversitelerde bölümler açıldı. Tüm bu adımlarla bir defa birilerinin provoke etmek istediği veyahut da dezenformasyon olarak yürüttüğü çalışmalar çökmüş oldu. Kimsenin aklından bile geçiremeyeceği şeyleri biz yaptık. TRT’nin kanal tahsisinden tutun, cezaevlerinde annenin evladıyla, kardeşin kardeşle Kürtçe konuşmasına varıncaya kadar. Geldiğimizde bölgedeolağanüstü hal vardı. Geldik, bir ay içinde olağanüstü hali kaldırdık. Çevik Kuvvet meselesini hatırlarsınız. Bunların hepsi bizimle beraber bu ülkeden derdest edildi.
Bu alanda adımlar atıldığı dönemlerde PKK, “biz olmasaydık, bu adımlar atılmazdı, bizim sayemizde oldu” söylemini öne çıkarıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yaptıkları ucuz politika! “Güneydoğu’daki, doğudaki bütün yatırımları biz söke söke aldık” diyorlar! Neyi söke söke aldın? Biz, Yüksekova’ya havaalanı yapmak istiyoruz; sen oradaki müteahhidin iş makinelerini yakıyorsun! Şırnak’a yapıyoruz. Sen iş makinelerini yakıyorsun! Barajyapıyoruz; sen istemezük diyorsun! Baraj istenmez mi? Bu ülkede yıllar yılı o ırmaklardan derelerden akan sular boşa gidiyordu. Onun için de, ‘dere akar Türk bakar’ derlerdi. Şimdi baraj denildiğinde elektrikten içme suyuna sulama suyuna kadar değerlendiren bir anlayış var. Ben, ‘su akar Türk yapar’ demiştim onun için. Bu süreç başlamıştır. Şu anda baraj yapmaya bile karşı çıkıyorlar. ‘Baraj gövdelerini bombalarız’ diyorlar.
‘MİT GÖRÜŞEBİLİR’
Açlık grevlerinin bitmesinde İmralı’nın mesajının da etkili olduğunu söylediniz. Silvan’dan sonra İmralı muhatap alınmamıştı. Şimdi bu gelişmelerle yeniden İmralı ile görüşmeler mi başladı?
Öncelikle kendisinin bir görüşme arzusu vardı. Görüşme talebinde bulunuyordu. Burada tabii elimizdeki enstrümanları zaman zaman kullanma yetkisini de biz bırakmayız. Silvan meselesini söylediğimde maksadım İmralı değildi. Dışarıdaki terör örgütüydü. Mücadele-müzakere demiştim. Burada da yine aynı şekilde İmralı’yla devlet olarak çeşitli görüşmeler olabilir. Tabii burada enstrüman olarak genellikle kullanılan neresidir? Milli İstihbarat Teşkilatı’dır. Onun elemanlarıdır. Onlar görüşme yapabilir. Bunda herhangi bir sakınca görmüyoruz. Çünkü aslolan sorunu çözmektir.
‘Kemal yaşı 40 derler, onu geçtik’
Başbakan Erdoğan, uçaktaki gazetecilerle görüşürken, gazetecilerin kıdemleri de konu oldu. Erdoğan, “yaşlanmışız” diyerek, “Eskiden kemal yaşı için 40 derlerdi” dedi. Başbakan olduğunda kaç yaşında olduğu sorusuna, “10 yıl geriye gitmemiz lazım, demek ki 47’ymiş” yanıtını verdi. Erdoğan, siyasete 18 yaşında başladığını, üniversiteye adım atınca siyasete de girdiğini belirtti. Milli Türk Talebe Birliği’ne üye olarak siyaseti sürdürdüğünü söyledi. Hemen ardından da genç yaşta Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı olarak siyasete atıldığını ve 40 yaşında İstanbul Belediye
Başkanı olduğunu kaydetti. Erdoğan, futbol oynadığı yıllar anımsatılınca da, “Tabii biz amatördük,İETT kadrosunda çalışıyordum. Maaşı oradan alıyorduk. Allah’a şükür bize yetiyordu, kiramızı falan ödüyorduk. Sonra profesyonellik için Fenerbahçe’den teklif geldi ama rahmetli babam, izin vermedi, ‘okuyacak’ dedi. Biz de okula devam ettik” diye konuştu. Erdoğan, Avrupa Birliğiliderleriyle yaptığı futbol maçından sonra, Antalya’da arkadaşlarıyla da futbol oynadığını, ancak sol omzunda zedelenme olunca “artık yeter” diyerek, maçlara ara verdiğini de söyledi.
Başbakan Erdoğan, uçaktaki gazetecilerle görüşürken, gazetecilerin kıdemleri de konu oldu. Erdoğan, “yaşlanmışız” diyerek, “Eskiden kemal yaşı için 40 derlerdi” dedi. Başbakan olduğunda kaç yaşında olduğu sorusuna, “10 yıl geriye gitmemiz lazım, demek ki 47’ymiş” yanıtını verdi. Erdoğan, siyasete 18 yaşında başladığını, üniversiteye adım atınca siyasete de girdiğini belirtti. Milli Türk Talebe Birliği’ne üye olarak siyaseti sürdürdüğünü söyledi. Hemen ardından da genç yaşta Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı olarak siyasete atıldığını ve 40 yaşında İstanbul Belediye
Başkanı olduğunu kaydetti. Erdoğan, futbol oynadığı yıllar anımsatılınca da, “Tabii biz amatördük,İETT kadrosunda çalışıyordum. Maaşı oradan alıyorduk. Allah’a şükür bize yetiyordu, kiramızı falan ödüyorduk. Sonra profesyonellik için Fenerbahçe’den teklif geldi ama rahmetli babam, izin vermedi, ‘okuyacak’ dedi. Biz de okula devam ettik” diye konuştu. Erdoğan, Avrupa Birliğiliderleriyle yaptığı futbol maçından sonra, Antalya’da arkadaşlarıyla da futbol oynadığını, ancak sol omzunda zedelenme olunca “artık yeter” diyerek, maçlara ara verdiğini de söyledi.
‘SORULARI YANITLARIM’
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, size de soru gönderecek. Komisyona hangi bilgileri vereceksiniz?
Şimdi cevap vermem yanlış olur. Sorular bir gelsin. Bir defa süreç olarak nereden itibaren benimle ilgili planlamışlar, benim onu görmem lazım. Ondan sonra bu sürece yönelik ben de cevabımı yazılı olarak göndereyim.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, size de soru gönderecek. Komisyona hangi bilgileri vereceksiniz?
Şimdi cevap vermem yanlış olur. Sorular bir gelsin. Bir defa süreç olarak nereden itibaren benimle ilgili planlamışlar, benim onu görmem lazım. Ondan sonra bu sürece yönelik ben de cevabımı yazılı olarak göndereyim.
‘Önemli olan Cüneyt’in hayatı’
Patriot’la ilgili resmi başvuru var mı?
Bu ara arkadaşlar henüz bitirdiler mi bilmiyorum ama çalışmalarımızı yaptık. Belli bir noktaya bunları getirdik. Her an bu yapılabilir. Görüşmeleri arkadaşlarımız sürdürüyorlar, devam ettiriyorlar.
ABD’nin Suriye olayına bakışında seçim sonrasında bir değişiklik oldu mu? Nasıl görüyorsunuz?
Telefonda Sayın Obama ile bunları görüştük. Ancak yakın bir zamanda yüz yüze kendisiyle görüşmeyi arzu ettiğimi söyledim. Ben de beklerim dedi. Arkadaşlara talimatı vereyim, planlayalım ve görüşmeyi gerçekleştirelim dedi. Gelecek tarihe göre Washington ziyareti yapılabilir.
Meslektaşımız Cüneyt Ünal, Suriye’den geldi. CHP milletvekilleri getirdiler. Partinizden CHP’ye dönük eleştiriler oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben, bu konuyla ilgili olayın kimin, nasıl getirdiği yoluna bakmam. Ben sadece Cüneyt kardeşimin kurtulmasına bakarım. Benim bağcıyla bir derdim yok, derdim üzümü yemektir. Böyle bir zulümden kurtulması, serbest bırakılması, bizim için tabii ki memnuniyet vericidir. Öyle veya böyle... Tabii ben şöyle ilgili fazla laf etmeyeceğim. Bunun artık niçinini, nedenini sizler çok daha iyi bilirsiniz. Bundan sonraki hayatının başarılarla devam etmesini temenni ederim. Kendisini arayacağım.
Patriot’la ilgili resmi başvuru var mı?
Bu ara arkadaşlar henüz bitirdiler mi bilmiyorum ama çalışmalarımızı yaptık. Belli bir noktaya bunları getirdik. Her an bu yapılabilir. Görüşmeleri arkadaşlarımız sürdürüyorlar, devam ettiriyorlar.
ABD’nin Suriye olayına bakışında seçim sonrasında bir değişiklik oldu mu? Nasıl görüyorsunuz?
Telefonda Sayın Obama ile bunları görüştük. Ancak yakın bir zamanda yüz yüze kendisiyle görüşmeyi arzu ettiğimi söyledim. Ben de beklerim dedi. Arkadaşlara talimatı vereyim, planlayalım ve görüşmeyi gerçekleştirelim dedi. Gelecek tarihe göre Washington ziyareti yapılabilir.
Meslektaşımız Cüneyt Ünal, Suriye’den geldi. CHP milletvekilleri getirdiler. Partinizden CHP’ye dönük eleştiriler oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben, bu konuyla ilgili olayın kimin, nasıl getirdiği yoluna bakmam. Ben sadece Cüneyt kardeşimin kurtulmasına bakarım. Benim bağcıyla bir derdim yok, derdim üzümü yemektir. Böyle bir zulümden kurtulması, serbest bırakılması, bizim için tabii ki memnuniyet vericidir. Öyle veya böyle... Tabii ben şöyle ilgili fazla laf etmeyeceğim. Bunun artık niçinini, nedenini sizler çok daha iyi bilirsiniz. Bundan sonraki hayatının başarılarla devam etmesini temenni ederim. Kendisini arayacağım.
‘Mısır’da cami restore edeceğiz’
Mursi’den sonra Mısır’ı nasıl gördünüz?
Mısır’ın daha çok eksiği var. Geçiş dönemi tabii. Mısır gerçekten adeta cenaze almış vaziyette. Camiye giderken yol kenarlarını gördünüz. Yani felaket aynen bizim İstanbul’u devraldığımız zamana benziyor. Nasıl çöp dağları varsa buralarda da çöp dağları var. Ve o bölgede 400 bin insan yaşıyor. Mezarlıkların olduğu bölgede 400 bin insan yaşıyor. Bu Mübarek; adı Mübarek ama ne felaketler yaşatmış! Şimdi ben Mursi’ye şunu söyledim: Dedim ki; bak İstanbul’u gelKahire ile kardeş yapalım. İskenderiye’yi Ankara’yla kardeş yapalım. Ve biz size belediyecilik noktasında burada bir destek verelim. Ve süratle bir defa temizlik olayını Mısır’ın çözmesi lazım. Ki biz tarihi eserler ile yardımcı olalım. Selamenev Camii’ni biz şu anda yapılan anlaşmayla bunlara restore etme sözü verdik. Başka da bazı restore edeceğimiz şeyler var. İlkin o camiden oraya baktığımızda işte yüksekten gösterdiğim yerler, yani oralar restore edilip de ayağa kalkarsa korkunç bir cazibe merkezi olur ve orası para basar.
Mursi’den sonra Mısır’ı nasıl gördünüz?
Mısır’ın daha çok eksiği var. Geçiş dönemi tabii. Mısır gerçekten adeta cenaze almış vaziyette. Camiye giderken yol kenarlarını gördünüz. Yani felaket aynen bizim İstanbul’u devraldığımız zamana benziyor. Nasıl çöp dağları varsa buralarda da çöp dağları var. Ve o bölgede 400 bin insan yaşıyor. Mezarlıkların olduğu bölgede 400 bin insan yaşıyor. Bu Mübarek; adı Mübarek ama ne felaketler yaşatmış! Şimdi ben Mursi’ye şunu söyledim: Dedim ki; bak İstanbul’u gelKahire ile kardeş yapalım. İskenderiye’yi Ankara’yla kardeş yapalım. Ve biz size belediyecilik noktasında burada bir destek verelim. Ve süratle bir defa temizlik olayını Mısır’ın çözmesi lazım. Ki biz tarihi eserler ile yardımcı olalım. Selamenev Camii’ni biz şu anda yapılan anlaşmayla bunlara restore etme sözü verdik. Başka da bazı restore edeceğimiz şeyler var. İlkin o camiden oraya baktığımızda işte yüksekten gösterdiğim yerler, yani oralar restore edilip de ayağa kalkarsa korkunç bir cazibe merkezi olur ve orası para basar.
GAZZE SALDIRISI
‘Eşzamanlı ateşkes istiyoruz’
İsrail’in Gazze’ye saldırıları sürüyor. Ateşkes için Kahire’de de temaslarınızı sürdürdünüz. Ateşkes konusunda bir ilerleme var mı?
Özellikle Hamas tarafı ateşkesten yana. Ateşkesi İsrail de istiyor ama şöyle bir kurnazlığı var: Önce Hamas ateşi kessin, diyorlar. Biz de gerek Amerika’ya gerek ilgili taraflara şu mesajı verdik: Dedik ki eşzamanlı olarak ateşkes sağlanmalıdır. Sonra kademeli olarak ambargonun kaldırılması adımı atılabilir. Sayın Obama’dan İsrail tarafının ikna edilmesini istedik. Hamas’tan ve Mısır’daki kardeşlerimizden Hamas’ın bu noktada ortak tavra “evet” demesini istedik. Görüşmeler devam ediyor. Ama ne yazık ki henüz ateş kesilmiş değil. Arkadaşlarımdan bir kısmını orada bıraktım. Mısır’ın öncülüğünde bu çalışmalar yürüsün dedik. İnşallah hayırlı bir netice çıkar.
Kahire’de Netanyahu’ya, “2012 şartları 2008 şartlarından farklı, hesabını iyi yap” diye seslendiniz. Şartlardaki farklar nelerdir?
2008’de bir defa bölgede Hamas’ın mevcut durumu, gücü, potansiyeli bu değildi. Mısır’ın başında artık Hüsnü Mübarek yok. Mursi ve ekibi var. Körfez ülkelerinin, Arap Ligi’nin bakışında ciddi değişiklikler var.
Arap Ligi’ni “Ne zaman sesiniz çıkacak” diye eleştirdiniz, nasıl karşılandı?
Arap Ligi Genel Sekreteri ile bir araya geldim. O da katılıyor, ‘haklısınız’ diyor. Katar DışişleriBakanı da görüşmede, “böyle toplanacaksak toplanmayalım” demiş. Geliyoruz yiyoruz, içiyoruz, sadece zarar. Tablo bu olunca senin varlık nedenin zaten ortadan kalkıyor. BM’ye eleştirilerimi çoktandır yapıyorum. Arkadaşlarımı çalıştırıyorum. BM Güvenlik Konseyi’nden adalet dağıtılmıyor. 5 tane ülkeye de tüm insanlığı mahkum etmişsin. Her kıtanın temsilcisi olması lazım. Dünyadaki inanç gruplarının sayısal olarak şu kadarın üzerinde denebilir. Bu dönüşümlü bir yapı arz eder. Dönem başkanlıkları da AB’de olduğu gibi 6 ay 3 ay olabilir. İKÖ ile görüşmeler, bağlantısızlarla,nerede bağımsız kurum kuruluşlar varsa bunları görüşme niyetindeyim. Bu işin adeta lobisini yapacağım. Önümüzdeki hafta Pakistan’a D8’e gidiyoruz. Orada da gündeme getireceğim.
‘Eşzamanlı ateşkes istiyoruz’
İsrail’in Gazze’ye saldırıları sürüyor. Ateşkes için Kahire’de de temaslarınızı sürdürdünüz. Ateşkes konusunda bir ilerleme var mı?
Özellikle Hamas tarafı ateşkesten yana. Ateşkesi İsrail de istiyor ama şöyle bir kurnazlığı var: Önce Hamas ateşi kessin, diyorlar. Biz de gerek Amerika’ya gerek ilgili taraflara şu mesajı verdik: Dedik ki eşzamanlı olarak ateşkes sağlanmalıdır. Sonra kademeli olarak ambargonun kaldırılması adımı atılabilir. Sayın Obama’dan İsrail tarafının ikna edilmesini istedik. Hamas’tan ve Mısır’daki kardeşlerimizden Hamas’ın bu noktada ortak tavra “evet” demesini istedik. Görüşmeler devam ediyor. Ama ne yazık ki henüz ateş kesilmiş değil. Arkadaşlarımdan bir kısmını orada bıraktım. Mısır’ın öncülüğünde bu çalışmalar yürüsün dedik. İnşallah hayırlı bir netice çıkar.
Kahire’de Netanyahu’ya, “2012 şartları 2008 şartlarından farklı, hesabını iyi yap” diye seslendiniz. Şartlardaki farklar nelerdir?
2008’de bir defa bölgede Hamas’ın mevcut durumu, gücü, potansiyeli bu değildi. Mısır’ın başında artık Hüsnü Mübarek yok. Mursi ve ekibi var. Körfez ülkelerinin, Arap Ligi’nin bakışında ciddi değişiklikler var.
Arap Ligi’ni “Ne zaman sesiniz çıkacak” diye eleştirdiniz, nasıl karşılandı?
Arap Ligi Genel Sekreteri ile bir araya geldim. O da katılıyor, ‘haklısınız’ diyor. Katar DışişleriBakanı da görüşmede, “böyle toplanacaksak toplanmayalım” demiş. Geliyoruz yiyoruz, içiyoruz, sadece zarar. Tablo bu olunca senin varlık nedenin zaten ortadan kalkıyor. BM’ye eleştirilerimi çoktandır yapıyorum. Arkadaşlarımı çalıştırıyorum. BM Güvenlik Konseyi’nden adalet dağıtılmıyor. 5 tane ülkeye de tüm insanlığı mahkum etmişsin. Her kıtanın temsilcisi olması lazım. Dünyadaki inanç gruplarının sayısal olarak şu kadarın üzerinde denebilir. Bu dönüşümlü bir yapı arz eder. Dönem başkanlıkları da AB’de olduğu gibi 6 ay 3 ay olabilir. İKÖ ile görüşmeler, bağlantısızlarla,nerede bağımsız kurum kuruluşlar varsa bunları görüşme niyetindeyim. Bu işin adeta lobisini yapacağım. Önümüzdeki hafta Pakistan’a D8’e gidiyoruz. Orada da gündeme getireceğim.
‘İsrail aracılar gönderiyor’
İsrail’le ilgili ‘hesabını iyi yap’ sözünüz tavsiye mi tehdit mi?
Tavsiye. Şu anda kimseyle durup dururken bulaşmaya, savaşmaya bölgede niyetimiz yok. Ama bizim İsrail’le zaten ilişkilerimiz hemen hemen tamamen minimize olmuş vaziyette.
İsrail aracılar gönderiyor, haberleri yer almıştı?
Hâlâ devam ediyor. İsrail’e uyarımızı yaparken bölgedeki kendi siyasi geleceği için de bu uyarıyı yapıyoruz. Bizim derdimiz Netenyahu’nun kendisi değil. İsrail halkının kendisidir. Halklarla alıp veremediğimiz yok. Rejim ve rejimin yöneticileridir. İsrail, talihsiz bir yönetimle maalesef idare ediliyor. Netanyahu, Liberman gibi, bunlar maalesef İsmail Haniye’nin kucağındaki yavruyu gördünüz. Bu tür yavruları öldürmekten zevk alıyorlar. Şimon Peres’e ben bunu Davos’ta da söylemiştim. ‘Siz çocukları öldürmeyi gayet iyi bilirsiniz’ demiştim. İşte bunlar ispatı.
İsrail’le ilgili ‘hesabını iyi yap’ sözünüz tavsiye mi tehdit mi?
Tavsiye. Şu anda kimseyle durup dururken bulaşmaya, savaşmaya bölgede niyetimiz yok. Ama bizim İsrail’le zaten ilişkilerimiz hemen hemen tamamen minimize olmuş vaziyette.
İsrail aracılar gönderiyor, haberleri yer almıştı?
Hâlâ devam ediyor. İsrail’e uyarımızı yaparken bölgedeki kendi siyasi geleceği için de bu uyarıyı yapıyoruz. Bizim derdimiz Netenyahu’nun kendisi değil. İsrail halkının kendisidir. Halklarla alıp veremediğimiz yok. Rejim ve rejimin yöneticileridir. İsrail, talihsiz bir yönetimle maalesef idare ediliyor. Netanyahu, Liberman gibi, bunlar maalesef İsmail Haniye’nin kucağındaki yavruyu gördünüz. Bu tür yavruları öldürmekten zevk alıyorlar. Şimon Peres’e ben bunu Davos’ta da söylemiştim. ‘Siz çocukları öldürmeyi gayet iyi bilirsiniz’ demiştim. İşte bunlar ispatı.
‘CHP samimi davranmıyor’
Büyükşehir yasasına ilişkin eyalet sistemine geçilecek eleştirileri oldu. CHP ve MHP karşı çıktılar. Eleştirilere yanıtınız nedir?
Türkiye’nin bu yasayla eyalet sistemine gittiği konuşuluyorsa İstanbul eyaleti, Kocaeli eyaleti diye bir eyaletin olması lazım. Şu anda ne İstanbul ne Kocaeli eyaleti var. Üstelik nüfusu ile en büyük illerinden. Buradaki tek dert malum siyasi partinin (BDP’yi kastediyor) alacağı yerlerde böyle adımlar atılabilir mi, sorusu. Bir defa siyaset yapıyorsanız önce kendinize güveneceksiniz. Sizin kendinize güveniniz yoksa o zaman bu siyaseti zaten bırakın. Bu tür oyunlarla kıvıramazsınız. Ama gördünüz gibi Çankaya’ya da ilk çıkan CHP oldu. Bunlar hem muhalefet ediyorlar hem de oylamaya gelince 49 kişi ret veriyor. CHP, MHP hepsinden ret oyu 49. Bunlarda samimiyet yok. Dürüst davranmıyorlar.
Büyükşehir yasasına ilişkin eyalet sistemine geçilecek eleştirileri oldu. CHP ve MHP karşı çıktılar. Eleştirilere yanıtınız nedir?
Türkiye’nin bu yasayla eyalet sistemine gittiği konuşuluyorsa İstanbul eyaleti, Kocaeli eyaleti diye bir eyaletin olması lazım. Şu anda ne İstanbul ne Kocaeli eyaleti var. Üstelik nüfusu ile en büyük illerinden. Buradaki tek dert malum siyasi partinin (BDP’yi kastediyor) alacağı yerlerde böyle adımlar atılabilir mi, sorusu. Bir defa siyaset yapıyorsanız önce kendinize güveneceksiniz. Sizin kendinize güveniniz yoksa o zaman bu siyaseti zaten bırakın. Bu tür oyunlarla kıvıramazsınız. Ama gördünüz gibi Çankaya’ya da ilk çıkan CHP oldu. Bunlar hem muhalefet ediyorlar hem de oylamaya gelince 49 kişi ret veriyor. CHP, MHP hepsinden ret oyu 49. Bunlarda samimiyet yok. Dürüst davranmıyorlar.
0 yorum:
Yorum Gönder