ABD'de ilk oylar kullanıldı

JAN29


ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD’de 1948 yılından bu yana gelenek olduğu üzere ilk oylar yine New Hampshire eyaletinde bulunan Dixville Notch ve Hart’s Location isimli iki küçük yerleşim biriminde kullanıldı.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

Dixville Notch’ta 10, Hart’s Location’da ise 33 seçmen oy kullandı.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

43 saniye süren seçimlerin ardından Dixville Notch’ta Obama’ya 5, Romney’e 5 oy çıktı.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

Bu beraberlik Dixville Notch tarihinde bir ilk oldu.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

Hart’s Location’da ise 5 dakika 42 saniye süren seçimin kazananı 23 oyla Obama oldu.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

Romney 9, Liberter Parti adayı Gary Johnson ise 1 oy aldı.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

Dixville ve Hart's Location'da seçmenler sandık başına gece saat 00.01'de gitti. Zira buralarda "gece oylaması" denen bir model uygulanıyor.

ABD'de ilk oylar kullanıldı

ABD'de ilk oylar kullanıldı

Gündüz oylamalarının başladığı ilk eyalet ise Vermont oldu. Vermont'ta sandıkların bir kısmı sabah 05.00'te açıldı. Diğerleri ise 06.00'da açılacak.


continue reading

Gerdek' ismi gençleri isyan ettirdi

JAN29


'Gerdek' ismi gençleri isyan ettirdi

'Gerdek' ismi gençleri isyan ettirdi


Şanlıurfa'nın Bozova ilçesine bağlı 'Gerdek Köyü'nde doğan özellikle genç yaştaki vatandaşlar, köyün isminden dolayı alay konusu olmaları nedeniyle isyan noktasına geldi. Bu konudaki şikayetlerini her platformda dile getiren köyün genç sakinleri, ismin değişmesini talep ediyor. Ancak, köyün yaşlı sakinleri 100 senelik isimden rahatsızlık duymuyor.

"Nereli olduğumuzu nerede yaşadığımızı söylediğimizde etraftakiler sürekli gülüp alay ediyor" diyen gençler, köylerinin isminin değişmesi için özellikle internet üzerinden yetkililere ulaşmaya çalışıyor.
GENÇLER RAHATSIZ
"İnsanların alaycı tavırlarından bıktık" diyen köy halkı şikayetvar.com internet sitesindeki bu taleplerini şöyle dile getirdi:
"Köyümüzün ismi yakın çevremizde alay konusu olarak görülmektedir. İnsanların alaycı tavırları biz yeni nesil gençleri bulunduğumuz ortamda rencide etmekte ve utandırmaktadır. Gençler köylerinin ismini söylemekten utanıyor. Bizler örneğin köy okulundan mezun olup yüksek öğrenim için gittiğimiz okullarda mezun olduğumuz okulların ilkinin adını söyleyememekteyiz. En azından bizden sonraki nesil böyle sıkıntı çeksin istemiyoruz. Bu yüzden köyümüzün isminin değiştirilmesini istiyoruz. Köyün isminden büyük rahatsızlık duyuyoruz. Hem yakın çevremizden hem de uzak çevremizden gördüğümüz alaycı tavırlar gittikçe bizi rahatsız etmeye başladı."
YAŞLILAR DERT ETMİYOR
Konuyla ilgili konuşan Gerdek Köy Muhtarı Süleyman Güneş ise yaklaşık 100 yıldır sahip oldukları bu ismin kendilerinde rahatsızlık hissettirmediğini ve değiştirilmesi için bir taleplerinin olmadığını söyledi.
Güneş, "Bu isim köyümüze 100 sene önce konmuş. Gençlerin bazılarının rahatsızlık hissettiği doğru. Ama, değiştirilmesi için bir talebimiz olmadı ve herhangi bir talepte bulunmayı da düşünmüyoruz" dedi.

continue reading

JAN29


TALİHSİZ KADINI YAŞATMAK İÇİN DAKİKALARCA UĞRAŞTI
İzleme Sayısı: 39,028
TEM Otoyolu'nun Akyazı Vakıf Köyü Köprüsü yakınlarında meydana gelen trafik kazasında orta şeritte arıza yaparak duran otomobile arkadan gelen otobüs çarptı. Kazada otomobilde bulunan Mail ve Gülperi Topçu adlı iki kişi hayatını kaybederken, bir itfaiye görevlisi 61 yaşındaki Gülperi Topçu'nun yaşadığını sanarak ona kalp masajı yaptı. Çarpmanın şiddetiyle yaklaşık 50 metre sürüklenen otomobilde bulunan Mail ve Gülperi Topçu hayatını kaybetti. Araç sürücüsü ve çocuğu Çetin Topçu 112 Acil Servis ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Akyazı Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı Kaza sonrası olay yerine gelen Sakarya Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesinde görevli bir itfaiye eri 112 ekibinin öldü diye bıraktığı 61 yaşındaki Gülperi Topçu'nun yaşadığını sanarak kalp masajı yaptı. Bir süre kalp masajı yaparak yaşlı kadını hayata döndürmek isteyen itfaiye eri cevap alamayınca daha sonra kalp masajı yapmayı bıraktı. Yaşlı karı kocanın cansız bedenleri morga kaldırıldı. Alaattin ONUR-Aziz GÜVENER

continue reading

F.Bahçeli Kuyt Başbakan'la görüştü

JAN29


Yıldız futbolcu Başbakan'la görüştü

Fenerbahçe’nin yıldız oyuncusu Dirk Kuyt, Başbakanlık'ta yapılan Hollanda Başbakanı'nın katılacağı 'Hollanda ile diplomatik ilişkilerin 400’üncü yıldönümü' toplantısı nedeniyle Ankara'ya geldi.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin de katılımıyla Başbakanlık Konutu’nda gerçekleştirilen toplantıda Dirk Kuyt da yer aldı. Yıldız futbolcu, Başbakan Erdoğan’a imzalı Hollanda Milli Takım'ın formasını hediye etti. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hollanda  Başbakanı Mark Rutte onuruna verilen akşam yemeği yaklaşık 1,5 saat sürdü. Yemekte, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Ulaştırma, Denizcilik ve  Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da bulundu.

KUYT BÜYÜKELÇİLİĞİ DE ZİYARET ETTİ

Hollandalı yıldız Dirk Kuyt futbolcu yemek öncesi, Hollanda Büyükelçiliği'nde, cocuklar ve çalışanlar ile sohbet etti ve forma imzaladı.


continue reading

Yeni sevgilisiyle plan kurup eski sevgilinigasp etti

JAN29


İzmir sevgili gasp
'de genç bir kadın, yeni siyle plan yapıp 60 yaşındaki eski sevgilisi İ.A.'ya tuzak kurdu. Eski sevgilisiyle şoför olarak çalıştığı otobüste buluşan İ.D.'nin yeni sevgilisi ve arkadaşları, İ.A.'nın ellerini ve ayaklarını bağlayarak dövdü. Yaşlı adamın telefonunu, parasını ve kredi kartlarını  eden dört kişi, 11 bin TL nakit çekip harcadı. Mağdur İ.A.'nın başvurusu üzerine harekete geçen Gasp Büro Amirliği ekipleri İ.D., sevgilisi T.B. ve dört kişiyi gözaltına aldı.
Olay, önceki gün Bornova ilçesi Yeşilova semtinde meydana geldi. İ.D. isimli kadın şehirlerarası otobüslerde muavin olarak çalışan eski eşi aracılığıyla tanıştığı otobüs şoförü İ.A. ile bir süre arkadaşlık yaptı. Evli ve iki çocuk babası olan İ.A, 'e gelip gittiğinde çalışma arkadaşının eski eşi İ.D. ile görüşüyordu. İ.D., bir süre sonra kendisine başka bir  bulup eski sevgilisine aşk tuzağı kurdu.
Plan yapan İ.D. ile yeni sevgilisi T.B. (21), önceki gün planlarını uygulamaya koydu. İ.A.'yı arayan İ.D, görüşmek istediğini söyledi. İ.A, İzmir'de olduğunu, otogar yakınındaki bir garajda otobüsünde dinlendiğini belirterek İ.D.'yi yanına çağırdı. İ.D. ile İ.A, bir süre otobüste oturarak sohbet etti. Lavaboya gideceğini söyleyerek aşağı inen İ.D.'nın dışarı çıkmasının hemen ardından içeri T.B. ile üç arkadaşı girdi. Otobüste İ.A.'nın ellerini ve ayaklarını bağlayan dört kişi, darp ettikleri yaşlı adamın üzerindeki 350 TL'yi, iki cep telefonunu, unutmamak için şifrelerini üzerine yazdığı kendisine, oğluna ve çalıştığı işyerine ait kredi kartlarını  etti.
Kredi kartlarından nakit çeken ve alışveriş yapan zanlılar, yedi saat sonra geri gelip ellerini, ayaklarını çözdükleri İ.A.'yı polise gitmemesini söyleyerek tehdit edip serbest bıraktı. Polise başvuran İ.A, yaşadıklarını anlattı. Harekete geçen Asayiş Şubesi Gasp Bürosu ekipleri, yaptıkları araştırmada, İ.A.'ya tuzak kurup darp ederek kredi kartlarından 11 bin TL para çekerek alışveriş yapan zanlıların kimliklerini tek tek belirledi. İ.D, sevgilisi T.B, arkadaşları E.S. (38), N.Y. (25), B.S. (23) ile A.Ö. (37) isimli kadını gözaltına aldı. Zanlıların bankalardan paraları çekerken güvenlik kameralarına da yakalandıkları belirtildi.
Emniyette işlemleri tamamlanan 6 zanlı sevk edildikleri adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi.

continue reading

Şemdin Sakık'tan şok ifadeler

JAN29

'tan şok ifadeler

''Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen  itirafçısı , terör örgütü PKK'ya katılması, İşçi Partisi Genel Başkanı 'in terör örgütü elebaşı 'a ziyareti ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesiyle ilgili açıklamalarda bulundu.
 
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada dinlenilen, ''devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemler yapmak'' suçundan hükümlü Şemdin Sakık'a Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, ''Yalçın Küçük ve hakkında beyanlarda bulunmuşsunuz. PKK içinde yıllarca bulunduğunuzu söylemişsiniz.  ne zaman, nasıl kuruldu, dosyamız sanıklarıyla ilgisi bulunan var mı, PKK'ya nasıl girdiniz anlatır mısınız?'' diye sordu.

Sakık da 1979'da terör örgütüne sempati duyduğunu, 12 Eylül darbesinden sonra kendi başına dağa çıkmak zorunda kaldığını belirterek, şunları söyledi:

''Yurt dışına çıkmam nedeniyle PKK'ya bizzat katıldım. 1978'deki kuruluşunu, sonradan aldığım eğitim neticesinde öğrendim. O sürece ilişkin bildiklerim PKK'nın bize öğrettikleriyle sınırlıdır. Doğruluğu konusunda kuşkularım vardır. Hem Abdulah Öcalan kendisi ifade etmiştir. Ancak yapılanları, gelişmeleri değerlendirdiğimde, Öcalan'ın kullandığı ifadeler, sarf ettiği sözler değerlendirildiğinde özgücüne dayanmadığını, gerçek bir Kürt hareketi olarak ortaya çıkmadığını örgütten ayrıldıktan yıllar sonra daha iyi anladım.''

Bekaa Vadisi'nde tanık olduklarının, sonraki süreçte yaşanan bazı konuların aydınlatılmasında ''mahkemeye yarayabileceğini umduğunu'' ifade eden Sakık, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in PKK ile ''daha doğrusu'' ile olan ilişkilerinden sonra, Perinçek'in çekilmesi üzerine  ile ilişkilerinin geliştirildiğini anlattı.

Perinçek'in ''gazeteci kimliği ile geldim'' dediğini bildiren Sakık, Perinçek'in Bekaa'yı ziyaretinde ortaya çıkanların dikkati çekici olduğunu vurguladı.
, şöyle devam etti:

''İnsanlarla tokalaşmayı bile otoritesine bir leke olarak gören Öcalan'ın Doğu Perinçek ile öpüşmesi, günlerce baş başa bir odada görüşmesi, sonra onu kitaplaştırıp, yayınlaması gibi bir çalışma oldu. Barış elçisi olarak, kardeşlik elçisi olarak geldiğini söyledi. O güne kadar pos bıyığı, sesi, ifadeleriyle köylü görümünü ile tanınıyor olmasına rağmen Doğu Periçek ile yayınlanan fotoğrafları sayesinde, elinde çiçek, yüzünde gülücük hoş bir önder kişilik olarak kamuoyuna yansıtıldı. Öcalan, bir lider imajıyla sunularak kabul ettirilmeye çalışıldı.''

ÖRGÜTTEN AYRILMA SÜRECİ


Örgütten ayrılmak istediğini, ayrılmanın da ya öldürülme ya da kaçmakla olduğunu belirten Sakık, ''Beni öldürmek istediler. Kaçıp cezaevine girdim. Bir tane bile örgütçü yakalatmadım'' dedi.

Dava sanıklarından Yalçın Küçük'ün kendisine önceden ''kahraman'', şimdi ise ''hain'' dediğini ifade eden Sakık, ''Bir insan 2 gün önce kahraman, sonra nasıl hain olur. Bu insanın yaptığı birşey olmalı. O zaman, silahlı mücadeleyi üst noktaya götürmekti. Silahlı mücadelenin devam etmesini istediği için Abdullah Öcalan'a her zaman kardeşim dedi. Bu yaklaşım halen de devam ediyor'' dedi.

Taraf Gazetesi'ni de eleştiren Sakık, ''Taraf Gazetesi'nin, örgüt bülteni mi yoksa ulusal bir gazete mi o olduğu anlaşılmamaktadır. Öcalan'ın her sözü manşetten veriliyor. 2007'den günümüze kadar süren şiddette her kişinin isminin altında Taraf Gazetesi vardır'' diye konuştu.

Şemdin Sakık, cezaevlerindeki açlık grevlerini de tahlil ettiğini anlatarak, şunları kaydetti:

''Açlık grevlerinin ölüm grevlerine dönüşebileceğini söyledim. PKK şiddetinin bir boyutunu da böyle algılamamız gerekiyor. Elbette inkar edilen hakların bunda rolü var. Ben çıkışıyla ilgili değil, gelişimiyle ilgiliyim. Bu günlere getirilmesinde dış güçlerin, Amerika, komşu ülkeler hep vardı. Bunların rolü kadar solcu geçinen, liberal solcu etiketi takanlar, Altan'lar buna girer. Bunların hepsinin bir biçimde bu şiddetin sürmesinde katkısı vardır. Bunlar benim yorumun değildir.''
rgenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen  itirafçısı , terör örgütü PKK'ya katılması, İşçi Partisi Genel Başkanı 'in terör örgütü elebaşı 'a ziyareti ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

BAHTİYAR AYDIN CİNAYETİ

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ölümüyle ilgili açıklamalarda bulunan Sakık, şunları anlattı:

''1993'te Mumcu cinayetiyle başlayan Bahtiyar Aydın cinayetiyle son bulan, 1994'e de yansıyan cinayetleri ve Türkiye'de yönetimin değiştiğini dile getirmiştim. Bu cinayetlerin bir sahibi olması gerekir. Bahtiyar Aydın cinayetini örgütün üzerine attılar. Lice'de helikopterden iner inmez vuruldu. O zaman Lice yakınlarındaydım. Etrafımız kuşatılmıştı. Adeta bitiş seviyesindeydik. Telsizler vardı. Askerin telsizleri de vardı. Birbirimizi dinler ona göre hareketlerimizi planlardık. Bir anda telsizden 'paşa vuruldu' diye bir anons geçti. Telsizden Lice'deki dağlık grubu aradım. Yapmadıklarını söylediler. Askerin telsizine girerek bizim ilgimizin olmadığını söyledim. Bir tuğgenerali vursak bunu dünyaya yayınlarız. 'Örgütün burada herhangi bir rolü yoktur', dedim. Bu olay üzerine operasyonu sona erdirdiler. Bunun sayesinde ben o zaman kurtuldum. Olay üzerime yıkıldı. Direkt olarak ben sorumlu tutuldum. Bu olay aydınlatılmadı. Birileri cinayet işliyor, birileri de azabını yaşıyor. Paşayı devletin içinde bir ekip vurdu. Şüphem yok. Paşayı devlet vurdu. Hatta duyduğuma göre vuran asker de öldürüldü. Lice'de çatışma süsü verdiler. Paşa'da helikopterine atlayıp gitmek zorunda kaldı. Derin devlet vardır. Kimi 'Ergenekon', kimi 'derin devlet' dedi. Bence ayrımı yok. Öteden beri sol çevreler bütün hayallerini ordu üzerinde kuruyorlar.''

BİNGÖL'DE 33 ASKERİN ŞEHİT EDİLMESİ

''Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen PKK itirafçısı Şemdin Sakık, ''Bu olayın (Bingöl'de 1993'te 33 askerin şehit edilmesi) tetikçisi, PKK'dır. Örgüt liderinin 'eylem yapın' talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı?'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada dinlenilen Şemdin Sakık, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, terör örgütü elebaşısı Abdulah Öcalan'ı ziyaretinden sonra militan sayısında patlama olduğunu söyledi.

Çekilmesinden sonra Doğu Perinçek'in yerini ''Ergenekon'' davası sanıklarından Yalçın Küçük'ün doldurduğunu anlatan Sakık, ''Doğu Perinçek'in Abdullah Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük'ün ilişkisi daha fazlaydı. Küçük bize, silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı diye düşünüyorduk. 'Rüzgara tutunmuş adam' başlıklı bir makale yazmıştı. Bu yazı, örgütün güçlendirilmesini ve savaşın kızışmasını isteyen bir yapıdaydı. Abdullah Öcalan bize Yalçın Küçük'ün Türkler için bir şans, örgüt için Allah'ın lütfu olduğunu söylerdi'' şeklinde konuştu.
O dönemlerde Abdullah Öcalan ile konuşmalarında, silahlı mücadelenin bir çıkmaza girdiğini söylediğini aktaran Sakık, bu nedenle ayrı düştüklerini ve örgütten kaçtığını anlattı.

''Aslında 1993'te en büyük darbe oldu. Bu ülke bir değişime uğradı'' diyen Sakık, PKK'nın, silah olarak kullanıldığını savundu. Sakık, ''PKK'nın gerektiğinde Türklere, gerektiğinde ise devlet içindeki dinamiklere yöneltildiğini'' söyledi.33 askerin öldürülmesi

Sakık, Bingöl'de 25 Mayıs 1993'te 33 askerin şehit edilmesine ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

''33 asker şehit edildi, direkt üzerime atıldı. Olayı üzerime yığdılar. Devlet, o dönemde Kulp kırsalında olduğumu biliyordu. Ruh halimi bile biliyordu. Benim hakkımda, istihbarat almış, 'Yeşil ile ilgisi var' dediler. O dönem örgüt tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Devlet de bu ateşkesi bozmak için her gün operasyon yapıyordu. Örgüt lideri, 'herkes birbirini korumak için misilleme yapabilir' diye talimat verdi. Öyle karakol basmak, büyük eylem yapmak imkanı yoktu. Kimlik sorma, yol kesme, mayın döşeme gibi eylemler yapıyorduk. Büyük silahlarımız yoktu. Küçük silahlarımız vardı. Askere yol kesme yapıldı. Götürelim mi, vuralım mı, tartışması yapıldı. Güvenlik kuvvetleri olay yerine gidince 2'si öldürülüyor. Ayak üstü karar veriliyor. Kimi öldürülüyor kimini de yanlarında götürüyorlar. Bu olayın tetikçisi, PKK'dır. Örgüt liderinin 'eylem yapın' talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı? Bu planlanmış bir şeydir. Bu olayda insani olarak sorumluluk kabul ediyorum. Her gün telsizleri dinleyen, nerede ne kadar kişi olduğumuzu bilen, 200 kişi olduğumuzu bilen güvenlik güçleri, bu taburu çıkarırken, eylem yapılacağını bildiği halde neden tedbir almadı?''

Bu sürecin planlama olduğunu ileri süren Sakık, ''Öncesinde Özal, onun öncesinde Cem Ersever, onun öncesinde Eşref Bitlis gitmiştir. Kilit noktaları tutanlar tasfiye edildi. Güçlü bir savaş için bu bahaneyi yaratmaları gerekiyordu. Tek başına 33 asker olsaydı 'kazadır', 'kana susamış timin işidir' derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Türk halkını titretecek eyleme gerek vardı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993'te gerçek anlamıyla 12 Eylül'den daha kanlı, daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak, nitelik olarak da daha kanlıdır. Devletin en kilit noktalarındaki insanlar götürüldü'' diye konuştu.

GAFFAR OKKAN CİNAYETİ

Sakık, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın öldürülmesi olayına değinmek istediğini belirterek, ''Ergenekon davasıyla ne kadar ilgilidir bilmiyorum. Bu ölçüde faili meçhul olarak kalan, gizlenen olayların hepsi birbirine bağlıdır. Bir gücün işidir'' dedi.

Yeni yakalandığında, Diyarbakır valisi ve emniyet müdürünün kendilerine hitap eden bir toplantı yaptığını, isteği üzerine dönemin Emniyet Müdürü  ile 5 dakika görüşerek, eşya, yiyecek gibi sorunlarını bildirdiğini anlattı.

Okkan'ın kendisine ilgi göstererek, ''Ülkeye zarar verdin, hizmet de etmelisin'' dediğini ifade eden Sakık, ''Böyle bir sıcak ilişkiyle başlayan, saygı duyduğum insanın ölümü gerçekleşti'' dedi.

Şemdin Sakık, 1994'te Tunceli kırsalındayken militanlar tarafından alınan 2 ormancıdan birini yanına aldığını, aralarında baba-oğul ilişkisi oluştuğunu söyledi.

Sakık, 1998'de örgütten ayrılınca, bu kişinin de 1 yıl sonra Diyarbakır'da yakalanıp itirafçı olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

''Başvurdum, beni görüştürdüler. Zaman zaman göreve çıkıyordu. Dicle'de bir yüzbaşının yanında kalıyordu. Gaffar Okkan, şehit düşünce ona sordum. Okkan'a yapılan eyleme bakıldığında, dünyanın hiç bir yerinde bu kadar yağdan kıl çekercesine, hedefi yüzde yüz vuran eylem görülmemiştir. 'Bunlar Lübnan'da eğitilen  olsa bomba kullanırlar' dedim. 'İran'daki Hizbullah olsa hiç bir zaman sonuca gitmezler' dedim. 'Bu kesinlike Hizbullah işi değil' dedim. Cezaevinde yan koğuşumda Hizbullah lideri kalırdı. Havalandırmadan konuşurduk. 'Bilmiyoruz' diyorlardı. Bunlar bunun çeyreğini bile yapamazlar. PKK'nın bile bu kadar başarılı bir eylemi olmamıştır. Her faili meçhul cinayet, yüzde yüz devlet desteklidir. Gaffar Okkan'a, askeri, siyasi, istihbarat açısından bakarsanız, kesinlikle Hizbullah işi değildir. Bu bölgede, bütün silahlar karışıktır. PKK silahları, ordunun elindedir. Silahlardan çıkan mermiye bakarsanız, tetikçisini bilmek mümkün değildir.''

continue reading

Beni getiren 'Yeşil'di

JAN29

Beni getiren 'Yeşil'di

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ergenekon Davası’nda Şemdin Sakık tanık olarak dinlendi.

Gaffar Okkan suikastinin hemen ardından 2001’de içinde bordo berelilerin bulunduğu Diyarbakır’dan havalanan casa tipi uçağın Malatya’da düştüğünü hatırlatan Sakık şunları söyledi:
"O UÇAKTA ÖLENLERDEN BİRİ 'YEŞİL' "
"Örgütteyken yanımda olan ve cezaevinde görüştüğüm genç bana "İyi ki benim yüzbaşım o uçağa binmedi. İşi çıktığı için binmedi. Binseydi ben de onunla gidecektim. Ben de kurtuldum" dedi. Bu uçakta bulunan iki kişinin adının üstü çiziliydi. O kasa uçakta ölenlerden birisi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'mış. İsmi çizilenlerden birisi oymuş. Bir devlet bu kadar olayın faili olan kişinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyorsa, o artık devlet değildir." Kuzey Irak’tan kendisini getiren 5 kişilik ekibin başında Mahmut Yıldırım’ın olduğunu söyleyen Sakık, "Demek ki bu Yıldırım 1998 yılında da kullanılan bir insandı. Bir kişi düşman denilen adamı getiriyor, JİTEM, MİT, emniyetin haberi yok. Bana, beni kimin getirdiğini sordular. ’Başıma bir iş gelir diye söylemedim. Yıldırım, Tunceli ve Bingöl sorumlusuydu. Demirel döneminde Yıldırım, Çankaya’ya gitti mi, Çiller ile görüştü mü, beni getirmek için kimden emir aldı, kimin emrinde çalıştırıldı? Bilemiyoruz. 1993’te yıldızı parlayan Yıldırım’dır."
"İRAN NEREDEYSE ÖRÜTE UÇAK VERECEKTİ"
1993’te Şam’a Öcalan’ın yanına gittiğini anlatan Sakık, Öcalan’ın kendisine Lübnan’daki faaliyetleri denetleme talimatı verdiğini, ardından Lübnan’a gittiğini söyledi. Sakık, "Orada örgütten Rıza Altun vardı. Evinde balya balya günlerce saysak bitiremeyeceğimiz dolar vardı. Benim gözlerim fal taşı gibi açıldı. Biz o günlerde para sıkıntısı çekiyorduk. Paranın kaynağını sorunca ’buradaki kaçakçıları gözetliyoruz. Denetliyoruz, bu bizim mücadelemizin amacı değil, aracı’ dedi. Halbuki biz Kürtlerin kurtuluşunun mücadelesini veriyorduk. Diyarbakır Lice’de bir köyde uyuşturucu ekimini yasaklamıştım. Döndüğümde olayı Öcalan’a anlattım, o da bana ’bu örgütü nasıl idare ediyorsun. Arkamızda devlet mi var?’ dedi. Ben de köylüye yasağı kaldırdım. Örgütün geliri ilk yıllarda Avurapa’daki işçilerin bağışıydı. 1990 sonrası uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığından oldu" dedi. Sakık, İran’ın neredeyse örgüte uçak vereceğini, 1993’te ateşkes öncesinde bir kamyon silah veren İran’ın ateşkesten sonra "Biz bunları size yerde çürütesiniz veya bakasınız, satasınız diye değil, kullanasınız, diye verdik" dediğini iddia etti.
"AKIN BİRDAL SUİKASTİ"
Akın Birdal suikastine ilişkin iddialarda bulunan Sakık, "Bu işte Mahmut Yıldırım kullanıldı. Benim üstlenmemi istediler. Kabul etmedim hücreye attılar. Yaşar Büyükanıt’ın da haberi vardı. TİT’i yönlendirdiğimi söylememi istediler. Bunu da kabul etmedim. Zaten sonra gerçekler anlaşıldı" dedi.
"RÖPORTAJ NEDEN BİZ ÖRGÜT YÖNETİCİLERİNDEN SAKLANIYOR"
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklardan Doğu Perinçek ve terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın Bekaa vadisinde çektirdikleri fotoğrafları tanığa gösterip soru sordu. Fotoğrafların, örgütün spor ve eğitim yaptığı alanda çekildiğini anlatan Sakık, "Perinçek ile Öcalan’ın görüşmeleri gece geç saatlere kadar sürüyordu. Görüşmeler başbaşaydı. Ben içeri alınmadım. Bugörüşme sadece gazetecilik faaliyeti ise dünyaya duyurulacak röportaj, neden biz örgüt yöneticilerinden saklanıyor? Öcalan’ın yanına gelen hiçbir gazeteci yalnızca gazeteci değildir. Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Altan kardeşler, Yasemin Çongar gazetecilik için gelmediler. Onların görüşme amacının örgütün askeri gücünü kullanmak olarak düşünüyorum ve gözlemliyorum" dedi.
"PKK BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR"
Örgüte katıldığı ilk dönemde faaliyetlerini "Silahlı mücadele" olarak tanımladığını belirten Sakık, "Daha sonra mücadeleye savaş dedim. Şimdi ise terör diyorum. PKK bir terör örgütüdür. Biz başta haklı ilerici insanlığa hizmet yürüttüğümüze sanıyorduk ama 1999’da Abdullah Öcalan yakalanınca ’Silahlı Mücadeleye son veriyorum" demesi ile PKK’nın yürüttüğü savaş, savaş olmaktan çıktı. Çünkü siyasi hedefi kalmadı. Öcalan tek başına örgütü yönetiyordu" dedi. Örgütün tüm faaliyetlerini Öcalan’ın kontrol ettiğini anlatan Sakık, "Eğer gerçek anlamda sorarsanız PKK’nın birinci dönem gerçek koordinatörü Doğu Perinçek’tir. İkinci dönem koordinatörü ise Yalçın Küçük’tür. Bu iki isim PKK’yı kullandı. Ben bu işin içinden geldiğim için söylüyorum" dedi.
"KÜRTLERİN YÜZDE 99’U SAVAŞIN BİTMESİNİ İSTİYOR"
"Dağdaki insanlar inmek istiyor" diyen Sakık, "Ancak kanla beslenenler bunu istemiyor. Bunlar mecliste milletvekili, belediyede başkanlık gibi kademelerde bulunmakta. Bir de Kürtlerin yüzde 99’u bu savaşın bitmesini istiyor. Ölümden beslenenler için kimin öldüğünün önemi yok. Apo yu tanrılaştırıyorlar. PKK’nın olumsuz yanını gizleyerek dokunulur yanını öne çıkarıyorlar. Sorun düşünülenden daha derin. 20 yıl önce dağda ölen kızkardeşimin hala oyu kullanılıyor. Öcalan’ı, Karayılan’ı gazete köşelerinde analiz ediyorlar. Çok sempatik bir diye yazıyorlar. Bu macEracı gençlere yol gösteriyor. Örgütü bu kadar çok işlemeleri ’Oralara gidin’ anlamına geliyor" dedi.
"PERİNÇEK VE KÜÇÜK, ÖCALAN’I KULLANDI"
Savcı Pekgüzel, Doğu Perinçek ve Öcalan’a ait fotoğrafların göstererek, "Çiçek verme söz konusu. Nasıl oldu bu olay?" diye sordu. Tanık Sakık, "Bu fotoğraf ilişkilerin ne kadar sevgi ve sıcak dolu olduğunu gösterir. Çiçek sevgi olduğunu ortaya koyuyor. Perinçek ve Öcalan çok samimidirler. Benim kimse ile şahsi sorunum yok. Kimseye iftira atma dersim de yoktur. Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük, Öcalan’ı kullandılar. Arkalarında kimler var bilemem" dedi. Bu sırada Yalçın Küçük oturduğu yerden Sakık’ın iddialarına tepki gösterdi.
"GÜNDE 100 TANE FOTOĞRAF ÇEKİLİRDİLER"
Savcı Pekgüzel, daha sonra Doğu Perinçek ile Öcalan’ın birlikte çekildiği fotoğrafları göstererek sorular sordu. Sakık ise, "Günde 100 tane fotoğraf çekilirdiler. Fotoğrafçıların biri önlerinde biri arkalarından takip ederdi" dedi. Savcı Pekgüzel, "Öcalan ile görüşmeye gelen diğer gazeteciler de bu şekilde militanlar ile tek tek tokalaşır mıydı? Tören yapılır mıydı?" diye sordu. Gülerek cevap veren Sakık da "Gelen her gazeteciye böyle törenler düzenlenseydi örgüt, bütün günlerini törenlerle geçirmesi gerekir. O dönemde Öcalan ile yabancı ve Türk gazetecilere hep mülakat verirdi" diye cevap verdi.
"ÖCALAN’A SUİKAST"
Abdullah Öcalan’a 1996 yılı bahar ayında Şam’da suikast yapıldığını anlatan Sakık, "Bomba patlatıldığı saatte benimle uydu telefonuyla konuşuyordu. Bir ara telefondan uzaklaştı kaldığı yerin yakınındaki Türkçe okulunun önünde patlama olmuş. 15 dakkaka kadar telefondan uzaklaştı. Sonra ’siz savaşmadığınız için düşman gelip beni Şam’da vurmaya çalışıyor’ dedi. Okulun kırılan camlarından da Cemil Bayık hafif yaralandı. Öcalan tedbirini almış. Ya Öcalan bilgi aldı, böyle birşey olmadı. Ya da, bombacılar Şam yönetiminden bu icazeti alamadılar. Önce öldürmek için planlanan eylem birilerinin müdahalesiyle korkutmaya dönüştü" dedi. Şemdin Sakık’ın yorulduğunu söylemesi üzerine, mahkeme heyeti duruşmayı yarın saat 09.00’a erteledi.

continue reading

İlk kez görüldü!

JAN29


İlk kez görüldü!

Dünyanın en nadir bulunan balinası ilk kez Yeni Zelanda kıyılarında görüntülendi. İşin üzücü tarafı ise, balinanın yavrusuyla birlikte öldükten sonra bulunmasıydı.

İlk kez görüldü!
Bilimcilerin 100 sene boyunca araştırdığı 5 metrelik balina türü, sahilde bulunmasıyla birlikte heyecan yarattı.
Son 140 senedir bir gizem olarak tanınan Mesoplodon traversi türü balinanın izine 2 sene önce rastlanmış, ancak alınan örnekler yetersiz bulunmuştu.
Diğer balina türlerine oldukça benzediği için bu balinayı tespit etmek daha zor bir hal alıyor. Araştırmalar ise sürüyor.

continue reading

Pınar o soruya cevap verdi

JAN29

Kanaltürk ekranlarında yayınlanan 2. Sayfa programına konuk olan Pınar Altuğ özel hayatı ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu!

Kanaltürk ekranlarında yayınlanan 2. Sayfa programına konuk olan Pınar Altuğ özel hayatı ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu!
 
Pınar Altuğ katıldığı programda Yağmur Atacan ile nasıl tanıştıklarını da anlattı... Pınar Altuğ: Yağmur ile aşkımız altıncı yılını doldurdu.  'Benim seninle geçinmeye gönlüm var karıcığım' der. Bu söz öylesine güzel ki... Her şeye bedel aslında onu yanlış zamanda, yanlış yerde tanıdım

Pınar Altuğ katıldığı programda Yağmur Atacan ile nasıl tanıştıklarını da anlattı...   Pınar Altuğ: Yağmur ile aşkımız altıncı yılını doldurdu.  -Benim seninle geçinmeye gönlüm var karıcığım- der. Bu söz öylesine güzel ki... Her şeye bedel aslında onu yanlış zamanda, yanlış yerde tanıdım
 
İlk Aşkım' adlı dizide eşim 'Murat' rolündeki Oktay Kaynarca ile oğlumuzu oynayacak bir kararter aranıyordu. Görüşmeler sırasında baktım, kapının önünde bir çocuk oturuyor.
-İlk Aşkım- adlı dizide eşim -Murat- rolündeki Oktay Kaynarca ile oğlumuzu oynayacak bir kararter aranıyordu. Görüşmeler sırasında baktım, kapının önünde bir çocuk oturuyor.















Yapımcıya 'Dışarıda bekleyen çocuk kim? Aslında bu role ne kadar uyar' dedim.

Yapımcıya -Dışarıda bekleyen çocuk kim? Aslında bu role ne kadar uyar- dedim.
 
Meğer Yağmur da başka bir dizi için görüşmeye gelmiş. Ama yanlış kata çıkmış. Yanlışlıklar sonucu o gün tanıştık..

Meğer Yağmur da başka bir dizi için görüşmeye gelmiş. Ama yanlış kata çıkmış. Yanlışlıklar sonucu o gün tanıştık...
 
Birçok kişi Yağmur ile evlenirken evlilik sözleşmesi yaptığımı iddia etti.

Birçok kişi Yağmur ile evlenirken evlilik sözleşmesi yaptığımı iddia etti.
 
Öyle bir durum yok aramızda" diyerek, konuya açıklık getirdi.

Öyle bir durum yok aramızda" diyerek, konuya açıklık getirdi.
 
Yağmur'un 'Doktorlar' dizisinden sonra iş yapmadığını düşünen de yanılıyor. Çünkü H20 diye şirket açtı hızlı botlar satıyor

Yağmur-un -Doktorlar- dizisinden sonra iş yapmadığını düşünen de yanılıyor. Çünkü H20 diye şirket açtı hızlı botlar satıyor.
 
Pınar Altuğ, Oktay Kaynarca’nın eşi ve kendisi hakkında söylediklerine de cevap verdi.
Pınar Altuğ, bu konu hakkında kendisine çok telefon geldiğini söyledi. Son telefonun ise Oktay Kaynarca'dan geldiğini ifade eden Pınar Altuğ, ünlü oyuncuya 'Sen manyak mısın?' dediğini söyledi.

Pınar Altuğ, bu konu hakkında kendisine çok telefon geldiğini söyledi. Son telefonun ise Oktay Kaynarca-dan geldiğini ifade eden Pınar Altuğ, ünlü oyuncuya -Sen manyak mısın?- dediğini söyledi.
 
Oktay Kaynarca'nın gazetecilere 'Ben göz önünde bir yaşam sürmekten hoşlanmıyorum. Onların ise umurunda değil. Çekmek istiyorsanız onları çekin' dediğini anlatan Pınar Altuğ, yaşananların yanlış anlaşıldığını ve konunun böylece kapandığını belirtti.

Oktay Kaynarca-nın gazetecilere -Ben göz önünde bir yaşam sürmekten hoşlanmıyorum. Onların ise umurunda değil. Çekmek istiyorsanız onları çekin- dediğini anlatan Pınar Altuğ, yaşananların yanlış anlaşıldığını ve konunun böylece kapandığını belirtti.
 

Oktay benim canım' diyerek devam eden Altuğ, 'Ben Oktay'ın söylediklerinin altında kötü bir şey olmadığını düşünüyorum' ifadesini kullandı.

-Oktay benim canım- diyerek devam eden Altuğ, -Ben Oktay-ın söylediklerinin altında kötü bir şey olmadığını düşünüyorum- ifadesini kullandı.
 

Pınar o soruya cevap verdi
 


Pınar o soruya cevap verdi
 
































































































continue reading